Baş ağrısı genellikle sadece ağrı olarak tanımlanmaktadır. Ağrının bireylere ve topluma getirdiği yük genellikle görmezden gelinmektedir.
Migren ve gerilim tipi baş ağrıları sadece ağrı kelimesi ile tanımlanmamalı, tüm getirimleri ile ele alınmalıdır. Ağrı ile birlikte diğer
migren belirtileri yaşam kalitesini negatif yönde etkilemektedir.
Migren; nörolojik hastalıklar içerisinde işgörmezlik yaratma gücü, hastalık yükü ve maliyeti muhtemelen en yüksek olanlar arasındadır ve fakir ülkelerde de zengin ülkelerde olduğu kadar büyük bir halk sağlığı sorunu oluşturmaya başlamıştır.
Migren ağrısının genellikle orta şiddetli ya da şiddetli olduğu ve kişinin normal aktivitelerini olumsuz etkilediği, kişiyle birlikte yakınlarının da yaşam kalitesini bozabileceği belirtilmiştir.
Migren kronik ve aralıklı seyirli, kişinin günlük yaşantısını kesintiye uğratıcı özelliği nedeniyle bireyde uyum bozukluğuna yol açabilmektedir. Yapılan çalışmalarda migrenli bireylerin ataklar sırasındaki ağrının, günlük ve sosyal yaşamlarındaki yerine bakıldığında bireylerin yaşam kalitesinin genel sağlıklı topluma oranla anlamlı derecede daha kötü olduğu saptanmıştır.
Migren ile yaşam kalitesi ters orantılıdır, ağrı şiddet inin artması ile yaşam kalitesi azalmaktadır.
Migrenli bireylerin yaşam kalitesi incelendiğinde hipertansiyon, depresyon, osteoartrit ve tip II diyabet gibi genellikle migrenden daha ciddi olarak düşünülen diğer kronik hastalıklardaki yaşam kalitesinden daha kötü olduğu bulunmuştur.
Migrenin, bireylerin diğer insanlarla ilişkilerini olumsuz yönde etkilediği gibi, sosyal yaşamlarını da kısıtlayabileceği ve mesleki yaşamlarını da olumsuz etkileyeceği belirtilmiştir. Kanada, İngiltere ve ABD’den yayınlanan çeşitli çalışmalarda bireylerin %50’ye kadar olan kısmında ya da daha fazlasında migrenin aile ve sosyal etkinliklerin iptal edilmesine neden olduğunun bildirildiği ortaya konmuştur. Birçok kişide ağrı ve diğer semptomların şiddeti çok yüksek olduğu için bireylerin sadece karanlık bir odada yatıp uyumak istediklerini, bu durumun ise sosyal izolasyona neden olduğu vurgulanmıştır. Dünya çapında yapılan çeşitli çalışmalarda ise
migren ataklarının sıklıkla sosyal aktivitelerin iptal edilmesiyle sonuçlandığı, iş arkadaşları, çocuklar, arkadaşlar ve diğer bireyler ile olan ilişkileri olumsuz etkilediği belirtilmiştir.
Yine yapılan bir çalışmada migrenli bireylerde hoşnutluk duygusunda, canlılıkta ve uyku aktivitesinde bozulma, daha subjektif semptomlar ve iyi hissetme duygusunda azalma olduğu bildirilmiştir. Yine yapılan bir çalışmada
migren tanısı bulunan bireylerin çoğunun migrenin günlük aktivitelerini engellediğini, üçte biri ise
migren atağı sırasında yatmak zorunda kaldıklarını ifade etmiş ve ancak bireylerin % 10’undan azının normal şekilde yaşamlarını devam ettirdiğini belirtmişlerdir.
Migren atakları, önemli derecede iş gücü kaybına neden olmaktadır, şiddetli olgularda ise iş kaybına dahi yol açabilmektedir. ABD’de yapılan bir çalışmada çalışan her
migren hastasının yılda ortalama 4,4 günlük bir iş günü kaybı ve ataklar sırasındaki azalmış verimliliğe bağlı olarak ek 12 günlük kayıp yaşadığı, İngiltere de ise; bireylerin yarısında kayıp iş günü ve üçte ikisinde ise ataklar sırasında iş yapmada zorluk yaşandığı belirtilmiştir.